Doğanı Koru | Güzel bir geleceği kendi ellerinle hazırlamaya var mısın?
turkiyeyeetkileri
Yazılı ve görsel basın son günlerde,siyaset dışında,en fazla küresel ısınma ile ilgilenmiştir.Belki de bu ilgiyi,2007 haziranın başından ağustosunun sonuna kadar yaşanan aşırı sıcaklar uyandırmıştır.
Orta Anadolu,kırkikindi dediğimiz mayıs haziran aylarında her gün öğleden sonra bardaktan boşanırcasına yağan yağmurları sanki unutmuş gibidir.2007 mayısın son haftasına kadar Ankara'yı sadece birkaç cılız damla ıslatmıştır.Kuraklık yaşamımızın bir parçası haline gelmiş,siyasette kova içinde banyo nasıl yapılır tartışmaları yaşanmıştır.Barajlarındaki doluluk oranları,artık TV kanallarında kimi zaman birinci haber olarak yer almaktadır.Belediye bahçelerin sulanmasını,arabaların yıkanmasını yasaklamış.Güzelim Bahçelievler de ne bahçe kalmamış ne ev.Ocak ayı bile yeterince soğuk olmuyor.Ankara'da sıcaklık,1950-60'lı yıllarda,senede en az 5-10 gün-20 santigrat derecenin altına düşerdi.Üniversiteye giderken nefesimi donduran soğuğu saçlarıma yağan kar tanelerini özlüyorum.Dikmen tepelerine değil Elmadağ'a bile kar yağmıyor.Bulvardaki ağaçların her bahar davetsiz misafirleri serçeler,artık davet etsek bile gelmiyorlar.Sanki Atatürk bulvarına ve Kumrular sokağa küsmüşler.Onların yerini kuru gürültülü bir bahar almış.Gölbaşında sular çekilmiş, Mogan gölü buruşmuş,Azap deresi artık eskisi gibi hırçın akmıyor.Saime kadını su basmıyor,Kazıkiçi bostanları yok olmuş,Kavaklıdere'yi insanlar şarap markası sanıyor,Bülbül deresinde bülbüller ötmüyor.İçimden neredesin Ankara diye bağırmak geliyor.
Gerçekten yerküre ısınıyor.Birileri bizi yakıp kavuruyor.Kent yöneticileri susuzluğu tanrıya fatura edip işin içinden çıkıyor.İklim bilimcileri sıcaklık artışının nedeni olarak,kömür santralarının bacalarından fışkıran başta karbon dioksit olmak üzere sera gazlarını gösteriyor.Bunu Mısırdaki sağır sultan bile duydu,ancak içimizde duymayanlar var.Kömüre dayalı bir enerji politikası geliştiriyoruz.Ankara çimento fabrikasının bacasından fışkıran veya ayarsız dizel otobüslerin ve kamyonların ekzoslarından çıkan zehirli gazları solumak zorunda mıyız?Düşük kalorili linyit yakan Afşin-Elbistan santralının yayınladığı kömür tozların soluyan yöre halkı her geçen gün sağlığından oluyor.Kendileri de dahil kimse umursamıyor.
Atmosferdeki her bir milyon parçacığın 450 tanesi karbon,yani kömür olursa,yerküre gerçek bir felaket ile karşı karşıya kalacaktır.Bunu bu işten anlayanlar söylüyor.Şu andaki karbon yoğunluğu milyon parçacık başına 380.Her sene yoğunluk milyonda 2-4 parçacık artmaktadır.Artış önümüzdeki 40 sene sürerse,yoğunluk 480-540 arası bir değere yükselmiş olacak.Yani önlem alınmaz ise felakete sadece 40-50 sene kadar bir zaman kaldı demektir.
Havadaki karbon dioksit oranı artıkça sıcaklık artmakta,sıcaklık artıkça kuraklık meydana gelmektedir.İşte bizleri kavuran sıcaklığın nedeni budur.Aşırı sıcaklar yağış rejimlerini değiştirmekte,ısınan hava normalden fazla nem tuttuğundan yağışlar azalmaktadır..İklim modelleri,orta ve yüksek enlem bölgelerinde yağmur mevsimlerinin uzayacağını;kuzey Afrika ve Akdeniz coğrafyasında ciddi miktarlarda kısalacağını tahmin etmektedir.Bu modeller göre,Türkiye iklim değişikliklerinden en fazla etkilenen ülkelerin başında yer alacaktır.Şekilde İklim modellerine göre çizilen yağış rejimleri haritası verilmiştir.
Haritanın düşey eksen ekseninde,90'ıncı güney 90'ıncı kuzey enlemi kadar olan enlemler;yatay eksen ise 180'inci batı boylamından 180'inci doğu boylamına kadar olan boylamlar gösterilmiştir.Model 21'inci yüzyılın sonuna yaklaşırken yerküre nasıl bir yağış rejimine sahip olacaktır sorusunu yanıtıdır.
Mavi ve mavinin açılan tonları 2-3,5 santigratlık sıcaklık artışına karşın yağışların u oranında artacağı bölgeleri;kahverengi ve onun açılan tonları,aynı sıcaklık artışı altında, yağışların azalacağı bölgeleri göstermektedir.Haritanın mutlaka gerçeği yansıtacağının garantisi yoktur;ancak sıcaklık artışının hangi bölgelerde kuraklığa hangi bölgelerde yağış artışına neden olacağını, yaklaşık olsa da vermektedir.Görüldüğü gibi ülkemiz küresel ısınmadan en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer almaktadır.Sanki Anadolu toprakları üzerine kahve rengi bir hayalet çökmüş gibidir.Kanımca bu haritayı elimizin tersi ile itmemek üzerinde oturup düşünmemiz gerekecektir.
Siyaset ve yerel yönetimler mutlak bilimin sesine kulak vermelidirler.Bilim ve sanat içine tükürülmek için değil ondan yararlanmak için vardır.
2 santigrat derecelik sıcaklık artışı,Akdeniz bölgesinde yağışları 0 ;4 santigrat derecelik artış @-50 azaltacaktır.Bu ülkemiz için gerçekten çok ciddi sonuçlar doğuracak bir öngörüdür.
Sayın Bardakoğlunun belirtiği gibi,problem yağmur duasına çıkarak çözülemez.
Ülkemizde özellikle büyük şehir belediyeleri,halkın en önemli gereksinimi olan su ihtiyacını karşılayacak projeler geliştirmek yerine,su havzalarında yapılanmaya izin vermekte veya futbol klüpleri ile ilgilenmektedirler.Ankara İstanbul gibi metropollerin su problemi her geçen gün çözümsüzlüğe doğru kaymaktadır.Öğle sanıyorum ki Fırat,Dicle havzalarına kurulan barajlarda toplanan suyu,elektrik enerjisi için değil içme suyu için kullanmak durumunda kalacağız.Orta Anadolu şehirlerinin bir büyük kısmı,Ankara gibi,15-20sene sonra,suyu hidrolik barajlardan çekmek zorunda kalacaklardır.Önemli olan bu günden enerjiyi başka yollardan elde etmenin planları yapılmalı,barajlar da sadece suya tahsis edilmelidir.
Nehir havzalarındaki suyun 0'u kontrol edilmez ise, sel ve baskınlar şeklinde devre dışı kalır. -50 arası temiz su ekosistemini besler.Ankara bahçelerinde susuzluktan çimler ve ağaçlar kururken,Karadeniz kıyılarını sel götürmektedir.Belediyeler kuraklığa ve sele mani olamamaktadırlar.İstanbul'u senelerdir sel basar.Yetkililer ise felaketleri kutsala fatura ederek işin içinden çıkarlar.
Neden İçinden. nehir geçen Londra ve Paris'i su basmıyor?Ne sel nede susuzluk insanlığın kaderi değildir.Nehir havzalarını gözünün içi gibi korumaz yapılaşmaya izin verirsen,günün birinde birisi çıkar karşına,başkan bey buyur buradan yak der.Kentlerimizde çekilen susuzluğun ve baskınların nedeni belediyelerin bilgisizliği ve beceriksizliğidir.